Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisi

Ambulans çok çabuk geldi. Zira Zonguldak Karaelmas Tıp Fakültesi hastanesi kaza mahalline çok yakınmış. Motosiklet kazası diye gelen ambulans ekipleri yanlarında ceset torbası falan getirmişler. Kısa sürede ambulans acil servise vardı.

Acilde ilk müdahale ve sırasıyla nöroşirurji, genel cerrahi, göğüs cerrahisi notlarının ardından ortopedi konsültasyonu yapıldı. Tüm vücut grafileri ve diz tomografisinin ardından ortopedik olarak sol dizimde tibia ve femurda avülsiyon kırığı teşhisi konuldu. Artroskopik cerrahi önerildi. Tıbbi veya cerrahi anlamda yapılacak ne varsa yapılsın dedim. Ancak, yakın çevremin Istanbulda olması nedeniyle operasyon sonrası takiplerimde sorun yaşamamak için Istanbuldaki bir merkeze naklimi daha uygun buldular.

Çarpıştığım aracın bayan sürücüsü acilde yan sedyede yatıyordu. Kadın korkudan şoke durumdaydı ve anca kendine geliyordu. Beni gösterdiler yaşıyor , iyi dediler...

O gece sol bacağım alçı atele alındı ve ortopedi servisine yatırıldım. Doktor olduğum için özel odaya yatırılacaktım. Sonradan özel oda dolu olduğu için altı kişilik bir odaya yatırıldım. İyi ki de altı kişilik odaya yatırılmışım.

En basit ihtiyaçlar için bile başkasına gereksinim duyduğum o anlarda tek başıma özel odada ne yapardım bilemiyorum. Altı kişilik odada yatarken hastalarına refakat eden İlker Bey ve Kemal Bey' e ne kadar teşekkür etsem azdır. Bana sanki bir yakınlarıymış gibi baktılar. Allah onlardan razı olsun...

Kendisi de bir motorcu olan anestezi asistanı Dr. Serhat Adem'e ne kadar teşekkür etsem azdır. Acil servisteki ilgilenmesi bir yana en başından evinde kalabileceğimi en içten duygularıyla teklif etmiş olması bile yeterli. İl sağlık müdürlüğünden sevk alınması resmi yazılar vs ile de ilgilendi. Allah razı olsun.

Ertesi gün kaza anında başıma gelen insanların aslında hastanede görevli kişiler olduğunu anladım. Ziyaretime geldiler... Gerçekten çok ince insanlardı. Takip edilecek resmi evrak işlerimden tutun da canımın istediği yemeğe kadar her şeyimle ilgilendiler. Onlara ne kadar teşekkür etsem azdır. Kendimi bilmediğim yabancı bir yerde aciz durumdaymışım gibi hiç hissetmedim. Sağolsunlar...

Evrak işleri

Burada değinmeden edemiyeceğim. Böyle bir anda saçma sapan evrak, kırtasiye işleriyle insan uğraştırılıyorsa biz Avrupa Birliğine giremeyiz. Poşette satılan dergiler için T.C numarası kullanılacağı yerde; bu gibi bir duruma düşen T.C vatandaşının bilgisayara vatandaşlık numarası girildiği andan itibaren sevki cartı curtu hepsi o devlet kurumuna gelmesi gerekli değil mi? Mazallah benim yerime o kaza doktor olmayan bir başkasının başına gelse ve gurbet elde hiç tanıdığı yakını olmasa resmen sıçtı... Bir yandan tıbbi durumunu mu düşüneceksin, bir yandan tıbbi durumuna müdahale edilmesi için yapılması gereken bir sürü kırtasiye saçmalığı ile mi uğraşacaksın... Ya da bunu kim yapacak, kim koşturacak... Bu memlekette kırtasiye, evrak angaryası yüzünden "iş takipçiliği" diye bir meslek ortaya çıktı be... Onbir rakamdan oluşan devasa bir rakamı saçma sapan yerlerde, sağda solda formlara kodlayıp resmi evrağın en güzel gülü muamelesi yapmaktansa biraz daha fonksiyonel hale getirsek olmaz mı?

Acil servisteki bilgisayara vatandaşlık numaram girildiği anda; ne iş yaptığım, nerede çalıştığım, yıllık izinde olduğum, sigorta kurumum vs. ne varsa hepsinin oraya gelmesi gerekirdi... Ben bunun olacağını sanmıyorum. Olsa da ben göremem, diye düşünüyorum. Biz anca binbeşyüz haneli numaramızı sağda solda resmi evraklara yazıp kodlarız, o kadar!

Tüm dünyada kıtalar arasında bilgi saniyesinde nakledilirken, biz elimizdeki kağıt parçasına, dosya numarası, defter protokol numarası, üç beş renkli mühür vurmazsak içimiz rahat etmez. Ha! bir de taş çatlasa 90 - 110 IQ arasında dolanan zekaya sahip bir ya da birkaç memurun sanki kuantum fiziği ile ilgileniyormuş edasıyla özene bezene attığı paraf, evrağımızı çok şık yapacaktır.